İzmir'den esen son rüzgar
Kelebek
08.02.2001
Pınar YILMAZERLER
Önce kulislerde ‘‘İzmirli bir kız var, iyi şarkı söylüyor’’ diye söz edildi ondan. Şimdi ise ekranlarda izliyoruz, ‘‘Yüreğimi eller dağladı’’ ve ‘‘Balalayka’’ şarkılarının klipleriyle. İzmir'den gelen bu son şöhretin adı Nilgül.
Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez ama şöhretli isimlerin çoğu genelde İzmir'den çıkıyor. Cevabını bugüne kadar bulabilen olmadı, zaten bu gizemli durum da sonsuza dek İzmir'in büyük sırrı olarak kalacakmış gibi görünüyor. İzmir'den çıkan son isim Nilgül. Hani önce ‘‘Yüreğimi eller dağladı’’ deyip, ardından ‘‘Çal Balalayka’’ diyen kız. ‘‘Şarkıcı kız’’ olma meselesini çoktan geçmiş, aklı fikri ‘‘Şarkıyı doğru söyleyen kız’’ olmakta...
Kaç senedir ailenizden ayrı yaşıyorsunuz?
Altı sene oldu ve hala bensizliğe alışamadılar.
Altı sene az zaman değil ama...
Biz üç kız kardeşiz. Evin en neşelisi, deli dolu, hiperaktif tipi benim. Şarkı söylemek uğruna ilk olarak Antalya'ya gittim ben. Annem benim için, ‘‘Nilgül gidince evden cenaze çıkmış gibi oldu’’ demiş kardeşime.
Evden ayrılırken büyük sorunlar yaşadınız mı?
Biraz. Ama çok istediğim bir şey uğruna ayrıldım evden. Aslında konservatuvar sınavlarına girmiştim, kazanamadım. Çünkü çok aceleci bir tiptim. İnsanlar daha nota öğrenirken, ben şarkı çıkarırdım. Dedim ya aceleciyim, bekleyemem. Önce İzmir Alsancak'ta bir yerde ufak ufak şarkı söylemeye başladım. Sonra Antalya'ya gitme fırsatı çıktı. Ailem çabucak döneceğimi düşündü. Antalya'dan sonra İstanbul yolu açılınca da çok üzüldüler.
Peki ya şimdi?
Şimdi çok gurur duyuyorlar tabii ki.
İstanbul yolu nasıl açıldı?
Antalya'da çalıştığım arkadaşlarımla geldim İstanbul'a. İlk olarak Regata'da başladım. Sabahlara kadar şarkı söylerdim. Sonra Fedon abinin bir vokaliste ihtiyacı olduğunu duyunca gidip konuştum. Böylece vokalistliğe başladım. Sekiz ay birlikte çalıştık. Bir de Rumca öğrendim.
Şarkıları ezberlemenin dışında Rumca konuşabiliyor musunuz?
Ben çok meraklı bir tipim. Kelimelerin anlamlarını öğrenebilmek için Fedon abinin de, Hayko abinin de önünde, arkasında dolaşırdım. Bu arada Hayko Ağabey'le de yaklaşık dört sene çalıştık.
İstanbul'a geldiğinizde karnınızı nasıl doyurdunuz? Nerede yaşadınız?
Bunları anlatırken fakir edebiyatı yapıyormuşum gibi geliyor. Süründüm çünkü. Hangi akla hizmet, kime güvenip geldim bilmiyorum! Şimdi düşününce ürkütücü geliyor. Ama kafama koyduğumu yapan bir insanım. Bu bana mahsus birşey değil. Tüm insanlarda böyle bir gücün olduğunu biliyorum.
Bir amaç uğruna savaşmak fakir edebiyatı yapmak mı sizce? Ailenizle birlikte İzmir'de yaşıyor olabilirdiniz hala.
Annemizin, babamızın yanında ne elektrik faturası düşünüyoruz, ne de su faturası... Biraz da şımarık büyüdüm. Dolmuşa, otobüse binmezdim. Buraya gelip kira ve faturaları ödemek zorunda kalınca cidden zorlandım. Ama iyi ki de zorlanmışım. Hayat bu. Herkes yalnız kalabiliyor. Böylece hayatı öğreniyorsun.
Vokalistlik yaparken tek başına uçma gücünü ilk ne zaman hissettiniz?
Hazır olduğunu zamanla anlıyorsun zaten. Hayko abi aralarda kostüm değiştirmeye gittiğinde bir şarkılık izin veriyordu bana. Sonra bir baktım, yarım saat gelmiyor. O süre içinde ben de şarkı söylüyorum.
Albüm çalışmaları nasıl başladı?
Tamamen şans işi oldu. Kulislerde ‘‘İzmirli bir kız var. Çok güzel şarkı söylüyor’’ diye konuşuluyormuş. TMC'nin patronu Mustafa Bey beni dinlemeye geldi ve öyle anlaştık.
Hayko Bey ne dedi gidişinize?
Çok gururlandı ama ikimiz de ayrılırken zorlandık. Çünkü ona çok alışmıştım. Ne zaman bir röportajım çıksa beni arar, her işime gelir, çiçek yollar.
Albüm çıkalı üç ay oldu. Neler değişti hayatınızda?
Sanki birileri benim yaşamımı kurgulamış, her şey ona göre gidiyor. Ben de gidişata uyuyorum gibi geliyor bana. Kendi dışıma çıkıp değerlendiremedim olayı. Zamanla oturmasını beklemek lazım.
İlk klipte bana Gülşen'i hatırlattınız.
Tip olarak mı? Hiç alakamız yok aslında. Beni Cher'e benzetiyorlar. Çıkarken amacım şuydu; kimse tipime takılmasın. Sadece şarkıları söyleyen kadın olarak anılmak istiyorum. ‘‘İlk klibin neden siyah-beyaz?’’ diye soruyorlar. Çünkü vücut olarak öne çıkmak istemiyorum.
Tüm kliplerde şarkının önüne geçmeyen kadın mı olacaksınız?
Bu bir tercih meselesi. Diğer şarkılarımda ben de önde olmak istiyorum. Ama önce şarkı söyleyen insan olarak tanınmalıyım.
Şarkı söyleyen kadın imajı için iki klip yeterli mi sizce?
İlk etapta ‘‘Bir kız çıkmış, çok güzel şarkı söylüyor’’ demelerini istedim. İşin şov kısmına sonra geçeriz. Konuşmamdan da bellidir zaten; çok hızlı, hareketli, sabırsız, çabuk sıkılan, yerinde duramayan bir insanım ben. Bundan sonra bu yönümü göstereceğim.
Röportaj boyunca çabuk sıkılan biri olduğunuzdan, sabırsızlığınızdan söz ettik. Çok zararını görüyor musunuz?
Hayır. Bazen sıkılıyorum ama istemediğim hiçbir şeyi de yapmıyorum.
Hayat bazen insana istemediği şeyleri de yaptırıyor.
Bir kılıfını uydurup çok ciddi bir toplantıdan bile kaçabilirim!
Kelebek
08.02.2001
Pınar YILMAZERLER
Önce kulislerde ‘‘İzmirli bir kız var, iyi şarkı söylüyor’’ diye söz edildi ondan. Şimdi ise ekranlarda izliyoruz, ‘‘Yüreğimi eller dağladı’’ ve ‘‘Balalayka’’ şarkılarının klipleriyle. İzmir'den gelen bu son şöhretin adı Nilgül.
Havasından mıdır, suyundan mıdır bilinmez ama şöhretli isimlerin çoğu genelde İzmir'den çıkıyor. Cevabını bugüne kadar bulabilen olmadı, zaten bu gizemli durum da sonsuza dek İzmir'in büyük sırrı olarak kalacakmış gibi görünüyor. İzmir'den çıkan son isim Nilgül. Hani önce ‘‘Yüreğimi eller dağladı’’ deyip, ardından ‘‘Çal Balalayka’’ diyen kız. ‘‘Şarkıcı kız’’ olma meselesini çoktan geçmiş, aklı fikri ‘‘Şarkıyı doğru söyleyen kız’’ olmakta...
Kaç senedir ailenizden ayrı yaşıyorsunuz?
Altı sene oldu ve hala bensizliğe alışamadılar.
Altı sene az zaman değil ama...
Biz üç kız kardeşiz. Evin en neşelisi, deli dolu, hiperaktif tipi benim. Şarkı söylemek uğruna ilk olarak Antalya'ya gittim ben. Annem benim için, ‘‘Nilgül gidince evden cenaze çıkmış gibi oldu’’ demiş kardeşime.
Evden ayrılırken büyük sorunlar yaşadınız mı?
Biraz. Ama çok istediğim bir şey uğruna ayrıldım evden. Aslında konservatuvar sınavlarına girmiştim, kazanamadım. Çünkü çok aceleci bir tiptim. İnsanlar daha nota öğrenirken, ben şarkı çıkarırdım. Dedim ya aceleciyim, bekleyemem. Önce İzmir Alsancak'ta bir yerde ufak ufak şarkı söylemeye başladım. Sonra Antalya'ya gitme fırsatı çıktı. Ailem çabucak döneceğimi düşündü. Antalya'dan sonra İstanbul yolu açılınca da çok üzüldüler.
Peki ya şimdi?
Şimdi çok gurur duyuyorlar tabii ki.
İstanbul yolu nasıl açıldı?
Antalya'da çalıştığım arkadaşlarımla geldim İstanbul'a. İlk olarak Regata'da başladım. Sabahlara kadar şarkı söylerdim. Sonra Fedon abinin bir vokaliste ihtiyacı olduğunu duyunca gidip konuştum. Böylece vokalistliğe başladım. Sekiz ay birlikte çalıştık. Bir de Rumca öğrendim.
Şarkıları ezberlemenin dışında Rumca konuşabiliyor musunuz?
Ben çok meraklı bir tipim. Kelimelerin anlamlarını öğrenebilmek için Fedon abinin de, Hayko abinin de önünde, arkasında dolaşırdım. Bu arada Hayko Ağabey'le de yaklaşık dört sene çalıştık.
İstanbul'a geldiğinizde karnınızı nasıl doyurdunuz? Nerede yaşadınız?
Bunları anlatırken fakir edebiyatı yapıyormuşum gibi geliyor. Süründüm çünkü. Hangi akla hizmet, kime güvenip geldim bilmiyorum! Şimdi düşününce ürkütücü geliyor. Ama kafama koyduğumu yapan bir insanım. Bu bana mahsus birşey değil. Tüm insanlarda böyle bir gücün olduğunu biliyorum.
Bir amaç uğruna savaşmak fakir edebiyatı yapmak mı sizce? Ailenizle birlikte İzmir'de yaşıyor olabilirdiniz hala.
Annemizin, babamızın yanında ne elektrik faturası düşünüyoruz, ne de su faturası... Biraz da şımarık büyüdüm. Dolmuşa, otobüse binmezdim. Buraya gelip kira ve faturaları ödemek zorunda kalınca cidden zorlandım. Ama iyi ki de zorlanmışım. Hayat bu. Herkes yalnız kalabiliyor. Böylece hayatı öğreniyorsun.
Vokalistlik yaparken tek başına uçma gücünü ilk ne zaman hissettiniz?
Hazır olduğunu zamanla anlıyorsun zaten. Hayko abi aralarda kostüm değiştirmeye gittiğinde bir şarkılık izin veriyordu bana. Sonra bir baktım, yarım saat gelmiyor. O süre içinde ben de şarkı söylüyorum.
Albüm çalışmaları nasıl başladı?
Tamamen şans işi oldu. Kulislerde ‘‘İzmirli bir kız var. Çok güzel şarkı söylüyor’’ diye konuşuluyormuş. TMC'nin patronu Mustafa Bey beni dinlemeye geldi ve öyle anlaştık.
Hayko Bey ne dedi gidişinize?
Çok gururlandı ama ikimiz de ayrılırken zorlandık. Çünkü ona çok alışmıştım. Ne zaman bir röportajım çıksa beni arar, her işime gelir, çiçek yollar.
Albüm çıkalı üç ay oldu. Neler değişti hayatınızda?
Sanki birileri benim yaşamımı kurgulamış, her şey ona göre gidiyor. Ben de gidişata uyuyorum gibi geliyor bana. Kendi dışıma çıkıp değerlendiremedim olayı. Zamanla oturmasını beklemek lazım.
İlk klipte bana Gülşen'i hatırlattınız.
Tip olarak mı? Hiç alakamız yok aslında. Beni Cher'e benzetiyorlar. Çıkarken amacım şuydu; kimse tipime takılmasın. Sadece şarkıları söyleyen kadın olarak anılmak istiyorum. ‘‘İlk klibin neden siyah-beyaz?’’ diye soruyorlar. Çünkü vücut olarak öne çıkmak istemiyorum.
Tüm kliplerde şarkının önüne geçmeyen kadın mı olacaksınız?
Bu bir tercih meselesi. Diğer şarkılarımda ben de önde olmak istiyorum. Ama önce şarkı söyleyen insan olarak tanınmalıyım.
Şarkı söyleyen kadın imajı için iki klip yeterli mi sizce?
İlk etapta ‘‘Bir kız çıkmış, çok güzel şarkı söylüyor’’ demelerini istedim. İşin şov kısmına sonra geçeriz. Konuşmamdan da bellidir zaten; çok hızlı, hareketli, sabırsız, çabuk sıkılan, yerinde duramayan bir insanım ben. Bundan sonra bu yönümü göstereceğim.
Röportaj boyunca çabuk sıkılan biri olduğunuzdan, sabırsızlığınızdan söz ettik. Çok zararını görüyor musunuz?
Hayır. Bazen sıkılıyorum ama istemediğim hiçbir şeyi de yapmıyorum.
Hayat bazen insana istemediği şeyleri de yaptırıyor.
Bir kılıfını uydurup çok ciddi bir toplantıdan bile kaçabilirim!